A password will be e-mailed to you.

Bir şeyi değiştirmek yahut dönüştürmek nedir? Bir bakıma dönüştürmek, değiştirmenin kapsamı altında yer alır. Dönüşmek görünen biçimini değiştirmek olarak anlaşılırken, değişim ise daha kapsayıcı bir biçimde ifade edilir. Emilia Perez’deki değişim/dönüşüm ise çift yönlü bir şekilde anlatılmak istenir. Manitas’ın, Emilia olma yolunda yaşadığı süreç için filmin anlatmak istediği hem değişim hem de dönüşümün gerçekleştiği durumudur. Çünkü filmde cinsiyet dönüşümünün yanında bir de kimlik değişiminin yapıldığı hissettirilmeye çalışılır. Film bu noktada ne kadar başarılıdır? Bu soru yazının temel odak noktalarından bir tanesi olacaktır.

Baktığımızda değişim, dönüşümü de içinde barındıran bir üst başlıktır. Her dönüşüm bir değişimdir ancak her değişim dönüşüm değildir. Dönüşüm fiziksel şekilde olabilecekken değişim ruhsal da olabilir. Dönüşümün nesnesi bedenken değişimin nesnesi öznenin ta kendisidir. Manitas’tan Emilia Perez’e doğru giden ilk adım cinsiyet dönüşümüdür.

Film, başlangıcında Rita (Zoe Saldana) isimli bir avukatın kazandığı dava neticesinde Manitas’ın (Karla Sofía Gascón) ona ulaşmasıyla başlar. Manitas cinsiyet değişimi için Rita’dan yardım ister. Rita ona yardım eder ve Manitas her şeyi ardında bırakıp Emilia Perez (Karla Sofía Gascón) olarak yeni bir hayata başlar. Buraya kadar giden süreçteki müzikal sahneler epey sıradandır ancak ne zaman filmin “Emilia Perez” bölümü başlar, o zaman politik mesajları kuvvetli müzikal sahneler izleriz. Sözlerinin anlamı daha belirgin olan bu sahneler filmin tür değişiminde bir araçtır. Film türden türe geçerken bu aracı vesilesiyle geçişleri yapar. Özünde bir dram filmi olan Emilia Perez yer yer suç, aksiyon ve gerilim sahneleriyle bizi karşılar. Film ayrıca baskın bir şekilde melodram olma özelliği de taşır.

Filmin melodrama kendisini kaptırıp gereksiz acındırma yaptığı sahneler ve bunların müzikal olarak devam etmesi ise filmin değerini epey azaltır. “Babam gibi kokuyorsun” sahnesi tam olarak örnek verdiğim duruma uygun düşer. Müzikali politik mesajları vermek için kullanınca anlamlı ancak bu sahnedeki gibi melodramatik yapı içinde olunca pek de bir anlamı kalmaz.

Cinsiyet dönüşümü tamamlandığında Emilia yeni hayatına başlar, Rita’yı bulur ve onu şok eder. Ardından Rita ile tekrar bir yola çıkar, bu yol Meksika’daki kayıp insanları bulma yoludur. Bir dernek kurar ve bu yolda çalışmalar yapar. Değişimin burada başladığı gösterilir. Emilia’nın değişiminin temelinde ne vardır peki? Emilia birdenbire silkelenerek aydınlanıp niye insanlara yardım eli uzatmak ister? Emilia sadece cinsiyet değiştirdiği için mi kendisinin de sebep olduğu bazı suçların kefaretini vermek ister? Film bu sorulara ne yazık ki bir cevap vermez ve bir derinlik sunamaz.

Burada tartışılması gereken hususlardan birisi ise cinsiyet onaylayıcı hormon tedavisi ve cinsiyet değiştirme ameliyatı kişinin içindeki kontrol etme güdüsünü ve vahşet duygusunu ortadan kaldırır mı? Kişinin kimliğindeki karakteristik özellikleri ne ölçüde değiştirir? Filmin buna cevabı kısmen olumlu yönde olacak ki Manitas, Emilia olduktan sonra Manitas’ın yıktığını yeniden yapmaya çalışır. Kurduğu dernek ve faaliyetleri bu noktada önemli bir göstergedir. Ancak kontrol noktasında ise çocukları söz konusu olunca Emilia tekrar Manitas rolüne bürünür ve çocuklarını yanında tutmak için şiddete başvurur. Film bu değişimin tam olarak gerçekleşmediğini afişe eder ve hikâyesinin temeli olan değişime de ihanet eder.

Filmin transseksüel aktris Karla Sofía Gascón üzerine kurulu olduğu çok açık ancak diğer başrol Zoe Saldana’nın oynadığı Rita karakteri hakkında hiçbir derinlik barındırmıyor. Rita karakterinin yetersiz yazıldığı o kadar açık ki film boyunca daha çok sadece şarkı söyleyen, dans eden bir karakter hüviyetinde. Hâlbuki başlangıcında kazandığı davada kendisini kötü hissetmesi ve girmek zorunda kaldığı kartellerden birisinin dünyasında çok rahat oluşu özünde bir tezatlık da oluşturuyor. Bu tezatlık, filmin melodrama fazla yaslanması, Manitas’ın değişiminin tam olarak gerçekleşmemesi ve hikâye anlatımının da zayıf kalması film özelinde en büyük eksikliklerdir.

Filmin bu noktada sordurttuğu bazı sorular da vardır: İyi şeyler yapmak için illa bir dönüşüm mü gerekir? İnsanın dönüşümü/değişimi nerede başlar? Yukarıda tartışılan soruya tekrar dönersek cinsiyet değişimi insanın içindeki özü ortaya çıkarmasında ne kadar etkilidir? İnsanın özü değişir mi? gibi soru zincirleriyle filmin sonunda havada asılı kalmaktayız.

Hikâye anlatımının önünde olan şeyin bu film özelinde müzikali oluşturan yapım ve şarkı sahnelerindeki görsellik olduğunu düşünebiliriz. Ancak diğer hususlar için bir savunma gerçekleştiremiyoruz. Filmin türler arası geçişleri ve müzikallerdeki politik mesajları kuvvetli şarkı sözleri olmasını bir kenara koyarsak; “Emilia Perez”, bir derdi olan, derdini anlatmak isteyen ama bence karakterlerin derinliklerinde sınıfta kalan bir film olarak Fransa’nın Oscar aday adayı olarak sahnede yerini alacak.

Daha fazla yazı yok
2024-11-14 17:14:00