Homeros’un Odysseia destanında anlattığına göre Odysseus’un Ithaca’daki krallığına dönüşü 20 yıl sürdü, on yıl Troya’da savaşarak, on yıl da esaret ve çeşitli belaları atlatarak… Uberto Pasolini’nin bu destanın finalini uyarladığı Dönüş / The Return adlı filmi yapması ise 30 yıl! Filmin 65. Selanik Film Festivali’ndeki galası vesilesiyle düzenlenen basın toplantısında yönetmen Pasolini “Benim yolculuğum Odysseus’un Troya’ya gidip, savaşıp dönmesinden, bu arada Akdeniz’in en güzel kadınlarıyla maceralar yaşayıp 108 talibini öldürdükten sonra Penelope’ye kavuşmasından on yıl daha uzun sürmüş,” dedi!
Toronto’da dünya prömiyerini yapan, Filmekimi’nde ve Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterilen bu filmin zamanlaması Selanik Film Festivali’nin 65. yılı için mükemmel oldu, doğrusu. Batı uygarlığının temelinde yatan Yunanca eserlerden en önemlisinin bir Yunan adasında, Korfu’da çekilen uyarlaması vesilesiyle iki yıldızını Odysseus’u canlandıran Ralph Fiennes ve Penelope’yi canlandıran Juliette Binoche’u ağırlayıp Onur Ödülü takdim etme olanağı doğdu.
Toplantıdan önceki gece Altın İskender ödüllerini kabul eden Binoche ve Fiennes, Yorgos Krassakopoulos’un modere ettiği basın toplantısında soruları yanıtladı. Yunanistan açısından bir önemli yanı da filmin ortak yapımcısının yıllarca festivale emek veren, sonra dağıtım firması kuran, Avrupa Film Ödülleri’nde Eurimages Ortak Yapım Ödülü kazanan, epeydir Avrupa’nın önde gelen yapımcılarından biri olarak kabul edilen Konstantin Kontovrakis olması. Kontovrakis, projeyi duyuran ve ortak olmakla ilgilenip ilgilenmeyeceğini soran bir e posta aldığında birinin şaka yaptığını düşünmüş!
Pasolini, özellikle Oscar adayı olan Anadan Doğma / Full Monty (1997) adlı filmin yapımcısı olarak tanınıyor. 1991 yılında Istvan Szabo’nun Venüsle Buluşma / Meeting Venus filmiyle başlayan, aralarında Ferzan Özpetek’in Karşıdaki Pencere / La Finestra de Fronte de bulunan yapımcı filmografisi oldukça başarılı olan Pasolini, yönetmen olarak Machan, Durgun Hayat / Still Life ve Alelade Bir Yer / Nowhere Special filmlerine imza attı. Filmografisinde Napolyon’un St.Helena adasındaki sürgünü sırasında geçen The Emperor’s New Cloths ve Aşkım Benim / Bel Ami misali dönem filmleri de olmasına rağmen Pasolini minimalist bir yapımla çıkıyor karşımıza. Fiennes ile yıllar boyu konuştukları bu projeye, İngiliz Hasta’dan sonra, Fiennes ve Binoche’u yeniden bir araya getirme hedefine koymuşlar. Dönüş’ün yürütücü yapımcısı Fiennes’ın ta kendisi.
Pasolini de Fiennes de Batı eğitim sisteminde önemli bir yer tutan Homeros destanlarını merakla, heyecanla okuduklarının altını çizse de ikisi için de “Dönüş” öncelikle gerçek bir insanın öyküsü ve bir aile dramı. Bütün fantastik mitolojik ögelerden arındırılmış bir film var karşımızda. Juliette Binoche da Penelope’yi modern bir kadın olarak görüyor: “Penelope her şey yolundaymış gibi davranmaya çalışsa da gece gündüz bir kâbusu yaşıyor. Kocasının dönüşünü bekleyen herhangi bir kadınınkinden çok daha karmaşık bir hayatı var. İnsanın karanlık yüzüyle başa çıkabilmek için kurnazca bir yol bulmak zorunda. Şeytanla yüz yüze gelemezsiniz, kafanızı yan çevirip bakmalısınız ona. Penelope de kendisini mahvedecek bir durumla başa çıkmaya çalışıyor”. Her ne kadar Pasolini Odysseia’ya iki feminist yaklaşım bulunduğundan söz etse ve onun boyun eğen bir kadından çok, karar verme gücüne sahip bir kadın olduğunun altını çizse de kocasına sadık kalma ve oğlunu koruma içgüdüsüye hareket eden akıllı ve özverili bir kadın olmaktan öteye geçmiyor Dönüş’teki Penelope. Odysseus’un tahtına oturmak için Penelope’nin aralarından birini seçmesini bekleyen erkeklerden korunmanın yollarını arıyor…
Kaba kuvvet kullanmaktan başka bir şey bilmeyen erkeklerin dünyasında geçen savaş ve şiddet karşıtı bir film çıkmış ortaya. Odysseus herhangi bir savaştan dönmüş travma geçiren bir asker gibi tasarlanmış. Penelope ise sürekli şiddet, cinayet, tecavüz, yağma altında Troya’ya benzemiş Ithaca’da dengeyi sağlamaya çalışan bir kraliçe. Birbirlerinin karnının deşmeye hazır dolaşan bir erkek sürüsünü sözle ve gündüz dokuduğu kumaşı gece sökerek bitmek bilmeyen bir dokuma faaliyetiyle kontrol altında tutan bir anne.
Minimalist bir tarz ve bir Homeros destanını yan yana yazmak bile tuhaf geliyor, işin doğrusu. Pasolini’nin gerçekçi ve psikolojik yaklaşımına itirazımız yok, ama ortada ne Ithaca halkı var ne de bir sarayda kamp kurmuş beklerken sürekli taşkınlık yapan kraliçenin 108 talibi. Bir kale harabesinde yok denecek kadar az eşyayla, bir domuz ağılı bir düzine oyuncuyla Odysseia çekmek cesur bir tavır. Thornton Wilder’ın tiyatroda savunduğu gibi orta sınıf zevkine göre tasarlanmış, her ögenin hazırlanıp izleyiciye sunulduğu bir tiyatro yerine minimal birkaç dekorla yetinip kalanını hayal gücüne bırakmak Pasolini’nin temel hedefi olmuş. O kadar ki Bresson’un Gölün Lancelotsu filmi süper prodüksiyon gibi kalıyor yanında! Andrey Konçalovski’nin bir kısmını Antalya’daki stüdyolarda çektiği 1997 tarihli mini dizisi Odyssey ile kıyaslayınca, o filmdeki Tepegöz’ü hatırlayınca iyi ki Pasolini böyle bir maceraya girişmemiş, diyor insan. Sonradan Konçalovski’ye yönetmen olarak Primetime Emmy kazandırdıysa da ’50’lerde çekilmiş kadar eski bir havası vardı özel efektlerinin.
Uberto Pasolini filmde 108’den çok daha az cinayet işlendiğinin altını çizdi basın toplantısında. Sayıca daha az ölüm, filmin son derece kanlı olmasını engellemiyor, ama savaşta yaptıklarından pişmanlık duyan Odysseus’un taliplerin kalleşliği nedeniyle bu katliama mecbur bırakıldığını ve oğlu Telemakhos’u koruduğunu da belirtiyor. Sonuçta Odysseus da Penelope de pişmanlık duyuyor… Fiennes da Binoche da basın toplantısında karakterlerinin iç yolculuklarına ve çelişkilerine dikkat çekti, bu sebeple. Hint felsefesine de hâkim olduğu sözlerinden anlaşılan Fiennes, Dönüş’ün asıl meselesini yönetmen Pasolini’den bile daha iyi özetledi ve savaşlarla sarsılan günümüzle de bağlantısını kurdu: “İnsanlık onurunun korkunç ihlali içinde acımasız bir soru saklı: İstediğini elde etmek için şiddet kullanmak ne zaman meşrudur? Filmin sonunda, hepimiz Odysseus’un evini, kendilerine ait olmayan bir şeyi gasp eden kötü niyetli taliplerden geri almasını istiyoruz. Odysseus şiddet kullanmasının kaçınılmaz olduğunu anlıyor. Ben sık sık Krişna’nın savaşçı prens Arjuna’ya kutsal savaş görevinden söz ettiği Bhagavad Gita metnine başvururum. Kaderimiz ve hedefimiz bizi korkutan küçük savaşlardan çok daha önemlidir. Odysseus’un da kutsal görevini yerine getirmek için bu şiddete başvurması gerektiğine inanıyorum”.