A password will be e-mailed to you.

Köln’deki Kölnischer Kunstverein sanat merkezinin yeni direktörü Valérie Knoll ile göreve gelir gelmez düzenlediği, bir araç olarak resmi kullanan genç sanatçıları bir araya getirdiği sergi Hoi ile ilgili kısa ama etkin bir söyleşi yaptık. Genç direktörün, resim sanatına ve küratoryal pratiğine ilişkin açıklamaları son derece özgür. Sanatatak okurları için ilham verici olabilir.

Ayşegül Sönmez: İnsanların geldiğiniz yerde yani İsviçre’de birbirlerini selamladıklarında söyledikleri bir söz olan Hoi, serginizin konusu. O zaman bu büyük eski soruyla başlayalım,
Çağdaş sanatta nereden geldiğinizi belirlemek bile (hala) önemli mi?

Valérie Knoll: Her ne kadar kimliğin son yıllarda abartıldığını düşünsem de – nereden geldiğin önemli. Gerçeklere ve sanata bakış açıları, İsviçre ve Almanya gibi küçük mesafelerde bile farklılaşıyor.

“Köln’e geldim çünkü resim yapmayı seviyorum ve bu mecrayla ciddi bir ilişki kurmak için daha iyi bir yer düşünemiyorum” diyorsunuz. Köln ile ilgili bu durumun nedeninin şehrin ve insanlarının Köln katedraliyle ilişkisi üzerine olabileceğini düşündünüz mü hiç? 

Gerçekten de bu, resme duyulan sevginin ve resim geleneğinin Köln’deki Katoliklikten kaynaklanabileceği varsayımı doğru olabilir. Köln sonuçta, Almanca konuşulan bölgedeki en büyük Katolik piskoposluğu. Ve katedral, istasyondan her çıktığınızda bunun etkileyici bir resminin kendisi.

“Glomantizm başka zamandan kalma gibi”

“Hoi”, Kölnischer Kunstverein

Geçtiğimiz yüzyılın sonundaki küratoryal kavramsal sanat ve pentür savaşları içinde Francesco Bonami’nin “glomantizm” terimini icat ederek resme hak ettiği çağdaşlığı geri verdiğini düşünürüm. 2006 röportajımızda resmi “sanatın bilinçaltı” olarak tanımlamıştı. 2023’te bu tanım size nasıl geliyor?

“Glomantizm” terimi bana bir şey demiyor. Başka bir zamandan kalma bir kelime oyunu gibi görünüyor. İşin psikolojik boyutuna dikkat etmek gereğini duyarak yine de Bonami’nin bilinçaltı derken ne demek istediğini anlayabiliyorum. Resim, bir şeyleri ifade etmenin veya temsil etmenin en eski insani yolu. Sanat yok olsa bile, resim yapmaya devam eden insanlar olacağını varsayıyorum. Sanatta, hiçbir şey resim kadar ilişkili değildir. Ayrıca bugün birçok sanatçı, işe çizerek ya da resim yaparak başlıyor. Ve sık sık aslında hiç resim yapmakla tanınmayan sanatçılardan resim yapma arzuları olduğunu duyuyorum. Resim ile yaşanan bu sorun, bastırılmış bir arzu söz konusu olduğu için olabilir.

Bu yüzden sanatın bilinçaltı bana mantıklı geliyor.

Farklı modernitelerin dünyanın farklı sanatlarındaki resim deneyimini nasıl şekillendirdiğine her zaman bayılırım. Örneğin Münih’te Hans Hoffman’la çalışan 1920’lerin genç cumhuriyetçi Türk ressamları… Yan Pei Ming’in Van Gogh’a olan yakınlığı… Bunların hepsi, resim sanatını birçok tarihin ve hikayenin akabileceği bir nehir haline getirmiyor mu? 

Nehir gibi düşünme fikrini sevdim. Çünkü resim, uzun tarihi nedeniyle insan ifadesinde o kadar derin bir yere sahip ki, bu tarih, onun tanımladığınız çeşitliliğin aracı olmasına izin veriyor.

“Bugünlerde resim yapmak cesaret gerektiriyor”

“Hoi Köln, sanatçıların farklı öznel bakış açılarını bir araya getiriyor, bu bir nesiller arası buluşma”. Sanatçıların resim yapmayı tercih ettikleri için özveride bulunduklarını düşünüyor musunuz?

Her şeyden önce genç bir sanatçı olarak bugünlerde resim yapmayı seçmenin cesaret gerektirdiğini düşünüyorum. O kadar çok olduğu için kolay kolay göze çarpamıyorsun. Bir trendi takip etmek, güvenli tarafa geçmek gibi görülüyor resim. Çünkü sanatçı tam eksini düşünse dahi, resimlerin kolayca satıldığı fikri var bir kere… Hiçbir ortam “her şey zaten yapıldı” ile bu kadar güçlü bir şekilde karakterize edilmediğinden, şaşırtıcı bir şey önermenin bir yolunu bulamama riski bu durumda resim yapanlar için her zaman söz konusu.

Daha yaşlı sanatçılar, resmin tamamen gerici olduğu söylenen bir zamanda örneğin 1990’larda, resim yapıyorlardı. Yıllarca tanınmadan ve her şeye rağmen resim yaptılar.

Ancak resim yapma fikrinin uzun zamandan beri zaten genişlediğini görmelisiniz. Birçok sanatçı resim yapar, ancak başka şeyler de yaparlar veya resim olduğu söylenebilecek malzemeleri genişletirler. Sonra yine kısıtlamalar var ve bunlar birçok sanatçı için çekici görünüyor. Bu kısıtlamalarla ne kadar ileri gidebilirsin?

“Kendimi bir auteur küratör olarak tanımlıyorum”

Valérie Knoll

Hoi Köln, resim müzelerinin kalıcı koleksiyonlarını sergilemelerini güncellemeleri için de bir yön olacaktır.
Ludwig Müzesi bu konuda çok iyi: bugün kalıcı koleksiyonla dinamik ilişkiler kurmak. Kunstverein’de gerçekleştirmeyi hayal ettiğiniz planlar nelerdir?

Kendimi bugün demode olan bir auteur küratör olarak tanımlıyorum. Bununla demek istediğim: sanatçılarla birlikte zamanla ortaya çıkan ve program denilen şeyi oluşturan anlatılar oluşturmaya inanıyorum. Aklımda gelecekte birlikte çalışmak istediğim sanatçılar var.  Yavaş yavaş belirli bir sanat anlayışını tasvir eden bir iplik oluşturmak bunu yaparken de aynı zamanda seyirciyi ve kendimi şaşırtmak istiyorum.

“Hoi Köln üç bölüme ayrılacak. İlkinde, Kunstverein’in devasa cam pencereleriyle ana salonu, kendisine en az uyan ortama, yani resme tanıtılıyor. Bu toplantı için daha rahat bir atmosfer yaratmak amacıyla misafirlerinden birkaçı kendisine mobilya parçaları getirdi”. Bunu daha açıklayabilir misiniz?

Serginin ilk bölümü sadece resim yaklaşımlarıyla ilgili değil. Bu sergi aynı zamanda bir sanat merkezine yeni gelmiş bir küratörün oraya yerleşmesiyle de ilgili.

Bunu bir aşamadan diğerine geçiş olarak görüyorum. Bu nedenle sergide mobilya veya temizlik aracı olarak nesneler de var.

Daha fazla yazı yok
2024-11-23 12:03:47