A password will be e-mailed to you.

Avustralyalı yazar ve editör Jessica Au’nun 2022 yılında yayımlanan, Fitzcarroldo Editions Roman Ödülü ve 2023 yılında da Victorian Premier’s Kurgu Ödülü’nü alan romanı, ülkemizde Kar Havası adıyla ve Timaş Yayınları etiketiyle yayımlandı. / Nagihan KAHRAMAN

Kar Havası, bir anne ile kızının bambaşka bir ülkedeki seyahatini odağa alıyor. Artık farklı şehirlerde yaşayan bu iki yetişkin kadın Tokyo’da buluşmaya karar verirler. Daha doğrusu kızı, annesiyle buluşma noktası olarak Tokyo’yu belirler ve tüm gezi planını da yaptıktan sonra annesini buraya çağırır. İkisinin de yaşamadığı bir yer olduğundan Japonya’yı seçen isimsiz anlatıcı, daha önceden gezip gördüğü ve başka görmek istediği yerlere dair bir harita çıkartır. Gün gün gezecekleri turistik yerleri, mimarî yapıları, sergileri hepsini belirler. Annesi ise bu etkinliklerle ilgili herhangi bir fikir beyan etmiyor ya kızının seyahat planına uyuyor ya da yapmak istemediği şeylerde sadece sessiz kalıyor. Nitekim romanın anlatıcısı olan kız da annesinin bu geziden hoşnut olup olmadığını bir türlü anlayamadığını söylüyor. Yine de ekim ayında yağmurlu bir Tokyo’da bol bol yürüdüklerini, yemek yiyip çay içtiklerini okuyoruz. Bu anlatım hem Asya’ya dair meditatif bir rahatlama hem de annesiyle mesafeli ilişkisini ve bu aralarındaki duvarı kırmak isteyen çabasını yansıtıyor. Okurken garip şekilde ikisi birlikte hissediliyor. Annesi Çin’de doğmuş ve çok gençken dilini hiç bilmediği bir ülkeye göçmek zorunda kalmış. Hayatı boyunca da kendi anadilini konuşamamış. Doğduğu yer olan Hong Kong’a dair anılarını zaman içinde unutmuş ya da kendine saklamış sadece. Hep susması da bundan ötürü muhtemelen. İki kızı ise bu İngiliz sömürgesi ülkede -adı doğrudan geçmese de Avustralya olduğu tahmin ediliyor- Katolik bir okulda sıkı disiplin altında büyümüş fakat yine de hayata bir yerden tutunarak biri tıp diğeri ise İngiliz edebiyatı eğitimi almış. Doktor olan ablasına dair anılarından ve annesinin kendi küçüklük anılarından bahseden anlatıcı kadın, edebiyat eğitiminden dolayı sanata da çok meraklı ve yaşadıklarıyla sanatı birleştiriyor bir yerde. Bu Tokyo gezisindeki duraklar da bunu gösteriyor. Erkek arkadaşıyla da estetik bir temele oturan, edebiyattan ve sanattan beslenen bir ilişkileri var. Genç kadının hayatındaki insanlarla bağ kurma biçimini bu şekilde belirlediği görülüyor.

Kar Havası iki katmandan oluşuyor. İlki, kızın annesi ile bir bağ kurmaya çabalayan ve bunun için her gün şehrin farklı noktalarına gittikleri Tokyo gezisi. Bunun altında ise annesi, ablası ve erkek arkadaşı ile ilgili detayları anlattığı bir “iç dökme” olarak nitelendirilebilecek kısım yer alıyor. Ancak bunlar ayrı ayrı bölümlerle ayrılmamış, roman bir bütün hâlinde; sadece paragraflar değiştiğinde anlaşılıyor şimdiden mi yoksa anılardan mı bahsedildiğini. Bu anlattıkları içinde hiç baba figürünün olmayışı önemli bir detay. Annesinin göç sebebiyle kendi kimliğinden uzaklaştığını, oysa ablasıyla kendisinin bu kültürün bir parçası olarak büyüdüğünü bol bol anlatıyor. Fakat ya baba? Ya da annenin neden doğduğu ülkeden başka bir ülkeye göçmek zorunda kaldığı? Bunlara dair bilgi vermiyor anlatıcı. Baba diye bir şey hiç yokmuş gibi, sanki ablası ve kendisi bir babaya sahip olmaktan âzâde gibi… Öte yandan bir de kimlik bunalımındaki anneyle -Katolik okulundaki sıkı kurallar arasında bocalarken- bir türlü kurulamayan o bağ, ağır bir kaya gibi oturuyor romanın ortasına. Anneniz bile olsa araya eğitim, kültür, inanç ve en önemlisi de dil farklılığı girdi mi ortaya büyük bir duvar örüldüğünü görüyoruz bu romanda. Bu sebeple annesiyle ve geçmişiyle ilgili çok şeyi düşünüp kendini onun yerine koyduğunu fakat aklındakileri annesine soramadığını okuyoruz eserin birçok yerinde: “Oradaki ilk aylarını hayal etmeye çalıştım ve başaramadım. Yuva hasreti çekmiş miydi? Kendi evinden bu kadar başka olan sokaklar, tuğla ve suntadan yapılmış evler onu ürkütmüş müydü? Büyük değişikliklerden değil de çoğu zaman olduğu gibi, adım attığınız her yerde cam erişte veya doğru pirinci bulamadığınız süpermarketlerden, lapanın ince kıyılmış taze soğan, bambu filizleri ve siyah asırlık yumurtalar yerine yulaf ve sütle yapılan sade ve tatsız bir şey olduğu evlerden, henüz anlayamadığı nedenlerle karşıdan karşıya geçerken insanların arabaların içinden ona bağırdığı yollardan, banka memurunun onun o mükemmele yakın sömürge İngilizcesini anlayamamasından gibi sayısız ufak şeyden yıpranmış olamaz mıydı?” (s.47) İnce bir melankoli de sezilmiyor değil bu satırlardan fakat yazar bunu romantikliğe hiç kaçmadan incecik bir çizgide tutarak yapıyor. Dili o kadar ince ve naif ki geçmişi tıpkı resim yapmak gibi yazarak değiştirebileceğini söylüyor, önceki nesille kendi nesli arasındaki kaybolan tüm şeyleri geri getirmenin başka bir yolunu bulamıyor çünkü. Toplamda 112 sayfada aile bağlarının yokluğu, göçmenlik ve kimlik, köksüzlük gibi temel evrensel meseleleri böyle edebî bir üslûpla anlatmak yazarın dil gücünü gösteriyor. Eser bana bu konuları ele alan, Ocean Vuong’un Vietnam’dan Amerika’ya göçmüş bir anlatıcı ve annesine mektup şeklinde yazdığı eseri Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz adlı romanını hatırlattı yer yer. Annesinin iletişim kuramayışını anlattığı satırları, Kar Havası’nın hiç kar görmediği için kışın Japonya’nın yeteri kadar soğuk olup olmadığını merak eden annesinin cümlesiyle aynı iklimde bana kalırsa. Romanın sonlarına doğru annesi anlatıcının gerçekten yanında mı yoksa Tokyo’ya gidişi annesiyle bağ kurabilmek için tek başına yaptığı bir seyahat mi sorusu akla takılıyor. Anlatıcı için Tokyo, bir meditasyon ya da huzur bulma mekânı mı? Yoksa bu yolculuk başlı başına bir bireysel bir yas ziyareti mi? Aklımızda bu karışıklıkla bitiriyor yazar romanı. Jessica Au’nun bir başkasının iç dünyasını anlamaya gerçekten ihtiyaç duymanın yarattığı çaresizlik hissine ve kendini onun yerine koyabilmeye dair kurguladığı bu romanı çok dokunaklı ve ince bir estetik zevk içeriyor. Yazarın ilk eseri Cargo‘nun da dilimize çevrileceği günü sabırsızlıkla beklemeye başladım şimdiden. Bahsettiğim konularda bir edebiyat ürünü okumak isteyenlere Kar Havası’nı öneriyorum. Herkese iyi okumalar.

Daha fazla yazı yok
2024-11-24 14:17:13