Sanatçı Balkan Naci İslimyeli, dostu Pervin Tan’ın arzusuyla Diren filmini izledi ve yorumladı:
"Atatürk’ü her fırsatta yıpratmaya çalışan, kinle yüklü saldırıların gönüllüleri içinde kadınların da olduğunu görmek utanç verici."
"Diren / Suffragette" filmi sinemalarda gösterime girdi. Emek- Sermaye çelişkisinin ilk kurbanlarını verdiği 1900 başları İngilteresinde sosyal kültürel yapılanmanın çok katlı kurbanları olan kadın işçilerin direnişlerini konu alıyor film.Temel istekleri de "oy hakkı" elde edebilmek. Oylarıyla onları, yaşarken tutuklayan düzeni dönüştürebileceklerini düşünüyorlar. Devlet önce hafife aldığı kadın gücünün büyüdükçe başlarına dert açabileceğini düşünüp, öncü direnişcilerin etrafında hemen mevzileniyor.
Yuva, evlat ve koca üçgeni içinde dondurulmuş dünyaları içinde kadınların bir tercih yapabilmeleri asıl mücadele onlar için. Kararlı olanları, güvenliğini seçenleri ve arada kalanlarıyla her devrimci süreç gibi eksilip çoğalarak ilerliyorlar.
Londra sokaklarının sanayinin kirli nefesiyle grileşen atmosferinde çekilen filmin eksiklikleri yok değil. Eylemin devingen ritmini izlerken kişiliklerde yeterince derinleşememek bu eksiklerden biri ancak filmin önemi, Amerika dahil pek çok ülkeye sıçrayacak bu direnişin önemini bugünkü nesillere anlatması. Filmin sonunda kadınların kazandıkları oy verme hakkını ilk gerçekleştiren ülkelerin onur listesi sunulurken bu listenin en üst sıralarında Türkiye’nin de adının olması.
Atatürk’ü her fırsatta yıpratmaya çalışan, kinle yüklü saldırıların gönüllüleri içinde kadınların da olduğunu görmek utanç verici.
Bu katkılarının yalnızca kadınları değil hepimizi geçen yüzyılın başlarına götürebileceği olasılığına kadın erkek birlikte karşı durabiliriz ancak. Ama özellikle kadınlar kadınların yanında olsaydı bambaşka bir dünyada yaşıyor olurduk."