Notre Dame de Sion Fransız Lisesi, 2016 yılında düzenlediği ilk sergiyi, Fransız dilinin en önemli yazarlarından biri olan Victor Hugo’nun Doğululuklar (Les Orientales) adlı şiir derlemesine ayırıyor.
31 Mart’ta başlayacak ve 5 Haziran’a dek sürecek Victor Hugo Doğululuklar (Les Orientales) Şiirler & Resimler Sefiller (Les Misérables) adlı romanıyla tanınan Victor Hugo‘nun henüz Türkçeye çevrilmediği için pek bilinmeyen şiir derlemesine odaklanıyor. Sergi, Türkiye veya Osmanlı Devleti hakkında yazı yazmış olan Jean-Jacques Rousseau, Pierre Loti gibi büyük Fransız veya Frankofon yazarlara ayrılan sergi dizisinin devamı niteliğinde.
Sergide yer alan 90 adet çizim, ağırlıklı olarak Paris’teki Maison Victor Hugo’dan, özellikle de Hugo’nun el yazmalarını ve çizimlerinin çoğunu muhafaza eden Fransa Millî Kütüphanesi‘nden (BNF) gelen reprodüksiyonlardan oluşuyor.
Les Orientales kitabının tümünü temsilen alıntılanan 14 şiir, Victor Hugo uzmanları iş birliği ile seçildi ve Prof. Nami Başer tarafından Türkçeye çevrildi. Başer’in çevirdiği bu 14 şiirden 3’ünü sadece Sanatatak okurlarına özel olarak paylaşıyoruz: La Captive, Extase, Rêverie
GÜNDÜZ DÜŞÜ
Gün bitiyordu ve loş hava yeryüzünde yaşayan ruhların acılarını teskin ediyordu.
Dante
Ah! Bırakınız beni ! Ufukta dumanlar çıkan
Bir sis çemberi altında orantısız alnı saklayan saattir bu
Öyle bir saattir ki bu dev yıldız kızarır ve yok olur
Sararan büyük koru sadece o tepeyi parlatır:
Sonbaharın gitgide yok olduğu bu günlerde
Sanki güneş ve yağmur ormanı pasa bürümüştür
Ah ! Kim doğuracak, kim tekrar çıkartacak,
Orada, – ben penceremde yalnız başına rüyalar görürken
Ve gölge koridorun dibinde yığılırken-
Bir Arap şehrini önceden duyulmamış pas parlak
Öyle bir şehir ki bu, demetten bir füze
Altından oklarıyla bu sisi parçalıyor
Ey dehalar! Ey cinler! Esin versin tekrar canlandırsın
Şarkılarım gitgide kararan bir sonbahar göğündeki gibi
Gözlerimin içine büyülü yansımasını atsın
Ve uzun zaman boğuk gürültüler gitgide sönerken
Peri saraylarının bin bir kulesinde
Sisler arasında mor ufuk dantel hâline bürünsün.
VECD
Ve ulu bir ses duydum
Apocalypse
Yalnızdım yıldızlı bir gecede dalgalara yakındım
Bir tek bulut bile yoktu gökte, ne de denizde yelkenliler
Gerçek dünyanın ötesine dalıp gidiyordu gözlerim
Hem korular hem tepeler hem de tamamı doğanın
Sorguya çeker gibiydi mırıldamaları karışık
Denizlerin dalgalarını göğün ateşlerini.
Ve altın yıldızlar, bitmeyen ordulardı
Kâh alçak kâh yüksek seslerinde bin bir uyum vardı
Eğerek altın taçlarını diyorlardı ki;
-Onlara katılan dur durak bilmez mavi dalgalar da
Uçlarındaki köpüğü kıvırıp diyorlardı ki-
– Efendimizdir, Tanrı’dır bu!
1828
KÖLE KADIN
Şiir kadar uyumlu kuşların sesi duyuluyordu
Sadi’nin Gülistan’ından
Eğer köle olmasaydım
Severdim ben bu ülkeyi
Bu şikâyetçi denizi
Bu mısır tarlalarını
Ve bu sayısız yıldızları
Eğer loş duvarın boylu boyunca
Gölgede parlamasaydı severdim
Sipahilerin kılıçları
Ben Tatar değilim ki
Günün birinde kara bir harem ağası
Benim elime tutuştursun çalgımı
Ya da önümde tutsun aynamı.
Benim geldiğim ülkede
Yapılmaz oğlanlarla böyle âlemler
Güzelim delikanlılarla
Laflanır akşamları.
Yine de açık pencerelerden
Hiçbir kışın soğuk esintisinin
Uğramadığı bir kıyı var
Onu severim.
Yazın sıcaktır yağmuru,
Parıldar canlı bir zümrüt gibi
Yeşil ot parçalarının altında
Dolanan yeşil solucanı.
İzmir bir prensestir
Güzelim şapkasıyla;
Mutlu bir ilkbahar sürekli
Onun çağrısını dinler
Bir kadehteki çiçek
Demeti gibi gülümser
Denizlerinde birdenbire
Taze birtakım ada görünüverir
Severim ben bu kırmızı kuleleri
Bu zafer bayraklarını
Çocuk oyuncaklarına benzeyen
Bu altından evleri
Severim içinde tatlı tatlı
Düşüncelerimin sallandığı
Fillerin sırtında
Yaylanan çadırları.Bu peri sarayında
Kalbim ezgilerle dolu
Çöllerden gelen
Boğuk seslere inanır
Havalarda söyledikleri
Sonsuz şarkılarında
Uyumları birbirine harmanlayan
Cinleri dinler
Severim o yerlerden
Gelen yakıcı kokuları,
Parlak camların üstünde
Tiril tiril titreyen yapakları
Eğilen palmiye altında
Kaynağın yaydığı suyu
Hele beyaz minareler
Üzerindeki beyaz leyleği severim
Bir İspanyol şarkısı söylemeyi
Severim bir yosun yatağında
Bana eşlik eden bütün kadınlar
Ayaklarıyla toprağı ezerler
Serserice bir yerdir bu
Bol bol gülümseme vardır orada
Yuvarlak bir şemsiye altında
Habire yuvarlanırlar
Ama en çok da birdenbire bir meltem
Esip de bana dokununca
Geceleri oturmayı severim
Oturup hülyalara dalarım
Derin denizin üzerinde bir göz
Solgun ve sarışın açar
Dalgalar üzerinde ay,
Parlak yelpazesini.
1828 mart