Bir zamanlar Türkçe rap, yerin altındaydı ve kilometrelerce öteden gelirdi. Batı Berlin’den! Orada uçmaya başlar, İstanbul’a da konardı. Fuat onlardan biriydi. Oralardan buralara konan göçmen bir kuş. Yola dayanıklı bir göçmen kuş. Şimdilerde rap hiç olmadığı kadar yer üstünde yol alırken pek çok farklı eğilime, söze, söyleme, sound’a sahip sanatçıyı içinde barındırıyor. Fuat son albümü Omurga’da bu mevcut sahneyi alabildiğine eleştiriyor. Tam da bir eleştirmen gibi hem biçim hem içerik olarak sorguluyor. Kendi rapinde ise bildiği yoldan dönmediğini söylüyor.
-Son albümün Omurga’yı sound olarak yenilikçi lakin rap hiphop dünyasına karşı çok eleştirel buldum.
Her daim yeni ufuklara yelken açmak mottom olmuştur. Altyapılarda birçok farklı isimle çalışabilmek böyle bir galaksi yarattı… Müziği yapan tüm dostlarıma buradan dev teşekkür ediyorum tekrar: Adham Farid, Baykan Barlas, Beatmucit, Robert Robster Henke, Fire On Black, Osman Cello, Havantepe, Mehmetcan Erdoğan, Cemil Yurderi, Peyk, Melihcan Çetinkaya… Kanatlarım oldunuz… Kitlelerin ne istediğinden değil, ben ne beğeniyorum ve yaptığım müziği nasıl daha iyi bir seviyeye ulaştırabilirim çabamla yola çıkıyorum. Bu albümle çok sağlam arkadaşlarla çalıştık ve hepsiyle yeniden başka şarkılar yapacağız. Evet albümde hip hop dünyasına eleştiri var fakat tek başına değil veya albüm bunun üzerine kurulu diyemem. Dünyada olup biten her şeye karşı bir eleştiri var albümde diye düşünüyorum. Bunu hesaplayarak yapmasam da.
-Tam da bu eleştiriyi, eleştirelliği konuşalım istiyorum: Biçimsel ve toplumsal bir eleştiri bu. Yani forma da dair içeriğe de dair. Örnek vermem gerekirse: “Rap yapan cühelanın zafiyeti kafiye peşinde kaybolunca” sözün ya da “sahnede mağlup kafiyelerin
Pusuda mayına basar teknikleri”….
Hip hop kültürüne olan vefasızlık getirdi beni bu noktaya. Ve bu vefasızlık hip hop kültüründe 30 yıldır olan bir şey. Şu anda yaşananlar ise tüm dünyada da tartışılıyor. Hip hop kültürü bu tartışmalardan hiçbir zaman kurtulmamıştır. Hip hop’a olan yaklaşımım, hislerim bu kültürle tanıştığım ilk günden beri hiç değişmedi. Rap, hip hop kültürünün sadece bir öğesi… Bu kültürün içinin bu denli boşaltılması, liriklerin artık lirik değil geveleme ile çıkmaz sokaklarda üç kuruşun peşinde olması, beni bu sözleri yazmaya itti…
-Albümden bir örnek daha vereceğim: “Türkiye’de Rap yer altında değil Soma’da Damar akıyor; sen komadasın, Fuat MoMA’da
Fikir hırsızı çürük güya politik”. Sadece biçim değil artık içerik eleştirisi de giriyor…
Gerçeklikle olan bağları kopmuş durumda birçoğunun. “Pusuda mayına basar teknikleri” yaptıkları şeyin tümü ile yanlış olduğunun bir tespiti şahsi bakış açımdan… Soma ne acıklıdır… Asla kapanmayacak bir yara açmıştır zihinlere. Tabii vicdanı olan zihinlere… Metaforlar kullanmayı seviyorum. MoMA’da sanatçı Halil Altındere’nin Tahribadı İsyan ile yaptığımız Wonderland videosuna bir gönderme idi. 2013 İstanbul Bienali’nde gösterilen bu iş, daha sonrasında MoMA’da kalıcı eser olarak alındı. Bundan bahsediyorum.
-Buna rağmen rap’i sevmeye devam diyorsun. Bunu sevgiyi senin kişisel rap serüveninle birlikte düşünelim mi?
Ben rap yapmaya Almanya’da başladım, duyarlı bir neslin parçasıyım. Popüler kültür öğütmeyi sever. Rapin de buna alet edilmesi doğal bir süreç fakat ben kendi kaset, cd ve t-shirtler’imi kendi ellerimle imal edip kapaklarını kırtasiyelerde fotokopi makinelerinde ürettiğimi unutmadım. Bağımsızlığımı kanımla ve canımla aldığımı bilirim. Tarihimden doğru ilham aldığım için “Bilinç olmasa kalem o us dolu yolları bulur muydu, yad et” dedim şarkıda. Her şeye rağmen, kim ne yaparsa yapsın rap’i de omuzla ve yoluna devam et diyorum.
-Benzer eleştiriyi şahsen ben Rock gruplarında görmek istiyorum. Arka arkaya konuşmak, beraber yürümek, palmiyelerin altında dondurma yemekler söz konusu. Gerçekten siyasi, toplumsal bir gündemi, günceli çağıran şarkılara maruz kalmıyoruz. Bu bir talep mi? Bu bir uyuşma, gerçekten kopma isteği mi? Çünkü o kadar bunaldık ki mi?
Janrlarda değil sorun bence. Sorun insanlarda. Mutluluktan bahsetmek yanlış değil. Lakin dili bir kullanın be, indirgemekten vazgeçin. Bu kadar zor değil. Müzikte seviyesizlik beni gerçekten çok itiyor. Şu kainata bakıp ilham alamıyorsan infilak et bir balon gibi bir zahmet ve bunları şarkı diye ortaya çıkarma diyorum bazen. Kopma isteği ise bu zamanda en zoru ve en dürüst olma yöntemi bence. Çünkü insanlar toplum önünde barışçıl konuşup gerçek hayatta akla gelmeyecek işler çeviriyorlar. Herkesin önünde eleştirisini açıkça ortaya koyan kişi ayna tutmuş oluyor ki bu da pek bizim toplumda sevilen bir durum değil.
–Bir zamanlar underground olan rap müziğin merkezi bir konuma gelmesi, kendi rapinde ne gibi değişikliklere ya da asla değiştirmeyeceklerine neden oldu?
25 yıl evvel ne kafadaysam bugün de oradayım. Bakış açım gelişti fakat değişmedi. Daha keskin ve özenli bir hale büründü. Ben hayatta genele göre hareket etmediğim için şimdi böyleyse ben ne yapayım diye düşünmüyorum. Bu kendini henüz tam olarak müzikal anlamda gerçekleştirememiş kişilerin gayreti olabilir; piyasa ne yönde gidiyorsa o gemiye atlamaya çalışmak bana göre değil. Ben güzel altyapılar toplayıp güzel şarkılar yapmak istiyorum.
-Bir Anadolu Aşık’ı gibi sık sık kendinden Fuat olarak bahsetmen, ona işaret etmen onu bir Persona gibi düşünmenle ilgili ne söylemek istersin?
Dışardan kendine bakabilmek önemli diye düşünüyorum. Bunu sadece Anadolu’dan öğrenmedim. Bunu Kızılderililer’den ve Almanlar’dan da gördüm. Berlin’de yaşamak ve Almanya’yı bir uçtan öbürüne gezmek bana çok şey öğretti. “Şapkanı çıkar ve önüne koy” der Alman. Aydınlanmış insanlarla sohbet edebilme fırsatım oldu. 3 dil konuşabilmek ufkumu genişletti. Çağrışımlı düşünmek çok yöne aynı anda akmak… Bunlar yön verdi bana.
-Son olarak tabii ki albümde çalıştığın arkadaşlar alt yapılar yenilikçi beatleri konuşalım…
Albümün yapımı 10 yıl kadar bir zamana dağılması birçok insanla çalışmamı sağladı. Sindire sindire oldu hepsi. Beni kalbimden vuran beat’ler her biri. Yelkenime rüzgar olan müzikler bana yazdırdı onca sözü. Önce müzik gelir, sonra sözler… Birkaç istisnai şarkı dışında… Mesela Omurga’da Peyk’le yaptığımız ‘Kahır’ şarkısını müzik olmadan yazdım ya da Cenderede Umutların şarkılarını. Kullandıkları gereçleri ciddi şekilde bilen insanlarla çalışmak çok önemli. Profesyonel insanlarla çalışmanın zevki ayrı gerçekten. Hepsine buradan ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. You know who you are.