Thea Ballard: “Dark Content” serisinin başlangıç noktasını bana söyler misin?
Franco Mattes: YouTube’a koyduğumuz bir videonun silinmesi ve bizim bir açıklama için email atmamızla başladı. Silme işlemini yapanın software olmadığı ortaya çıktı. Birçok kişi belirli bir verinin, kullanıcılar tarafından yeterli sayıda etiketlendiği zaman silindiğini düşünüyor, fakat bu böyle değil. Biz biraz araştırma yaptık, bu şekilde içerik yönlendiricilerin gizli, gölgeli dünyasını keşfettik: Bu süreç aslında gerçek insanlar tarafından gerçekleşiyor. Bu ‘insan filtreler’ yeterince insan tarafından etiketlenmiş fotoğraf ve videoları izlemek için para alıyorlar, ve bir içeriğin kalıp kalmayacağına onlar karar veriyorlar. Birçok içerik yönlendiricisi var, ama aynı zamanda, bir çok sebepten dolayı, gizli bir iş gücü. Bir, kendileri gizli kalmak istiyolar çünkü yaptıkları iş bir hayli korkunç bir iş. Günlerini bir monitörün karşısında işkence, öldürme, kafa kesme, pedofili, tecavüz, kedi öldürme videoları izleyerek geçiriyorlar. Şirketler tarafından verilen yönlendirmeleri takip ediyorlar, ama bu şirketlerin kendileri de gizli. Sonuç olarak yönlendiriciler de kime çalıştıklarını bilmiyorlar. Bir tanesi bana “Google için çalıştığıma bir hayli eminim” demişti.
Eva Mattes: Bu bir emek sorunu oluyor. Çoğunlukla evden çalışıyorlar. Işler genellikle ya dış kaynaklardan ya da kitle kaynaklarından -Asya’ya, Filipinler’e, ama çoğu çalışan aslında Amerikalı.
FM: Düzensiz bir iş şekli: yüklü bir iş, ama hiç psikolojik destek yok. Biz bazı içerik yöneticilerle görüşme yolu bulduk. Sonuçlanan her video bir çalışanın ve onun hikayesini temsil ediyor, onların deyişiyle, ama moderatörün ucuz görünümlü dijital avatarlarla temsil edilmesinden dolayı, bizim kiminle konuştuğumuz konusunda hiç bir fikrimiz olmuyor, yaşları, cinsiyeti, uyruğu, hiçbir şeyi. Herşey, isimsiz konuşmalar ve emaillerle halloluyordu.
TB: Videonun konup konmayacağına öncülük eden kişinin bir çeşit ahlakı, pornografik videonun kültürel olduğunu söylüyor -bu insanlar kültürü şekillendiriyor.
EM: Evet, kesinlikle. Doğrusu, çalışanların çoğu Filipin asıllı. Kolonicilik sayesinde, ingilizce konuşuyorlar ve Amerikan kültürel değerlerini özümsemişlerdir. Işi, kültüren ve ekonomik olarak tamamen farklı bir ülkeye devretmek daha zor olurdu. Diğer moderasyon isteklerinin şirketlerden değil de hükümetlerden geldiğine rastladığımızda şok olmuştuk.
FM: Bir içerik yönlendiricisinin ona verilen görevin, Obama’nın yeniden seçim kampanyası döneminde, Usama bin Laden’in öldürüldükten sonraki fotoğrafları silmek olduğunu anlatmasıyla başladı. Belirli olarak onun öldüğünün resimleri değil, onunla alakalı olan bütün resim ya da videoların hepsi. Ben “bunun ahlaki konularla bir bağlantısı yok, bu resimler grafik ya da pornografik ya da vahşi değil, politik bir tercihmiş gibi duruyor.” diye düşündüm. Birçok yönlendiricinin şirketlerinden politik kararların, ahlaki ve ya etik olmayan şeylerin silinmesi istedikleri ortaya çıktı.
EM: Budist rahiplerin kendilerini yaktıkları videoların Facebook’tan silinmesi hakkında bilgi topladık. Silinen o videoyu takip ettik, ve orada bir duman olduğunu zorlukla görüyordunuz; o video korkunç ya da vahşi olduğu için silinmedi, yani başka bir sebebi olmalıydı. Facebook Çin marketine girmeyi çok zorlaştırıyor, yani bir etkisi olduğu görülüyor.
TB: Görüşülen kişilerin bu politik bölgeye kayan değişimine tepkileri nasıl oluyor?
FM: Çoğu neredeyse aynı şeyi söyledi: “ Bu bir sansür değil çünkü onlar özel bir şirkete çalışıyor.” Bu da tam olarak problematik pozisyon oluyor. The New York times özel bir şirket, ve yayınladıkları ya da yayınlamadıkları için bazı güvenilirlikleri var çünkü başyazı şeklinde alınmıştır. Sosyal medya buna düşmüyor; biz tarafsız olarak nitelendiriyoruz, topluluğun aynası olarak. Ama bu eğer bir aynaysa, çok bozulmuş olanıdır, ve bu yaşayışımız etkiler. Facebook’tan bütün hemcins öpüşmelerinin silindiğini düşünelim. Bu dünyayı nasıl çektiğini değiştirecektir.
TB: Doğru. Basit bir medya teorisi var,bu medianın sadece kültürümüze etki ettiği değil, onu ürettiğidir.
FM: Biz televizyondan, gazetelerden ve ya dergilerden daha farkındayız. Ama neden sosyal medyayı bu tür güçler olarak algılamıyoruz? Gündemi farkında değiliz. Fox News gündemini az çok biliyorsun, dediklerini süslü ya da direk alıyorsun. youTube’u politik bir gündem, ajanda ya da ahlaki olarak algılamıyorsun, fakat öyle.
TB: Yaptığın videoları karanlık ağda yayınlayarak başladın.
EM: (Videolar) Galeri veya müzelere yüklenmiş olarak gösteriliyor ve aynı eserler internette yayınlanıyor. Karanlık ağı kullanmaya kara vermemizin iki sebebi vardı. İlki çok basit: genel olarak içeriğin yüzeysel internetten kaldırıldığı zaman, yani bizim aşina olduğumuz internet, kendini karanlık ağda bulmaktadır. İkinci sebep ise insanları karanlık ağı kullanma konusunda cesaretlendirmek, çünkü orası anonim bir platform ve biz insanları interneti anonim bir şekilde kullanmalarına teşvik etmek istemekteyiz. Bu durum resmi internetin yoluyla bir tezat oluşturmaktadır, resmi internet gerçek isim ve kişisel bilgilere günden güne daha da çok güvenmektedir, şirketler onlara bizim bilgimizi sağlamamız için baskı yapmaktadırlar.
FM: Karanlık ağın güncel medyada tartışıldığı çoğu zaman, yani uyuşturucu, pornografi ve silahlarla ilgili konularda, ama (karanlık ağ) sadece bunlardan ibaret değil. Aynı zamanda bu platform Edward Snowden gibi muhbirlerin dosyalarını paylaşmasına izin veren bir alan. Bu alan aynı zamanda Arap Baharı sırasında yardımcı olarak, baskı rejimler altında yaşayanların anonim bir şekilde iletişim kurmalarına izin vermiştir.
EM: Çoğu insan “Anonim olup olmamak saklayacak bir şeyim olmadığı için umurumda değil” diye düşünmekte. Ama anonimite demokrasinin en temel elementlerinden biridir: oy vermek anonimdir çünkü eğer olmasaydı, belirli bir yöne doğru itilebilir veya manipüle edilebilirdik.
TB: Karanlık ağı ilk olarak ne zaman araç olarak kullanmaya başladınız?
FM: 1994 yılında.
TB: Harika!
FM: Hayır, bu bir bir şakaydı. O zamanlar karanlık ağ olarak adlandırılmıyordu, internet deniyordu.
EM: Bugünün ‘karanlık ağı’. 1990’ların ‘internetini’ andırıyordu. Şimdi olduğundan daha vahşi bir alan olarak anıldığı zamanlar. İşte o zaman sanatı online bir şekilde kullanmaya başladık.
FM: Eve gidiyormuş gibi.
TB: Genel olarak, internetteki 20 yılı aşkın değişim, çalışmalarınızı nasıl etkiledi?
FM: 90’larda internete bağlı birçok idealizm vardı, benim deyimimle ütopyanizm: sonunda merkezsiz, bağımsız, açık kaynaklı, demokrasiyi getirecek, anarşi olmayan bir teknoloji bulunmuştu dünya gezegeninde. Dünyanın geri kalanı ile, ücretsiz bir şekilde, aynı anda, kısıtlama olmaksızın ve parasal aktarım olmadan, bilgileri paylaşabilirsiniz. Tabii ki, bunun bu kadar basit olmadığını anlamış olduk.
EM: Bazı şeyleri gerçekleştirmeye çalışan gençlerdik. İkimizde dar görüşlü, taşralı, küçük yerleşime mensup yerlerden gelmekteydik, bu yüzden Internet bize bir galeride eserlerimizi gösterebileceğimizden çok daha geniş bir kitleye hitap etmemizi sağlayabileceğimiz bir alan olarak göründü. Geleneksel kurumları atlayarak, direk olarak seyirci ile temasa geçebiliyordunuz. Bu bir şekilde çok ilham vericiydi.
FM: Ve o gitti.
TB: Çalışmanız internetin aksine galerilerde nasıl yorumlanıyor?
FM: İnternette konuyla ilgili kesinlikle hiçbir kontrol bulunmamakta, sanat dünyasında ise tam tersi. White Cube (galeri) sana “dikkatli ol, bu sanat” diyen bir çerçeve gibi davranır. Bazen internet üzerinde tesadüfen bir videoya veya bir resme takılırsınız. Bir diğer farklılık ise, sanat dünyası çok saygılı bir yerdir. Ne var ki, aptalca bir şey yaptığında, bunu insanların sana söylemesi pek olası değildir. Internette ise bu durumun tam tersidir.
TB: Üstü kapalı politikaları kendi çalışmanızla nasıl bağdaştırırsınız?
FM: Biz her zaman işin psikolojik tarafıyla politik tarafından daha çok ilgi duyduk. Belki de biz yapılar, sistemler ve hükümetlerdense insanlara daha çok ilgi duyduk.
EM: Laura Pointras ve Simon Denny gibi sanatçıların işlerine bayılıyorum. Bir şekilde, Aynı şeye bakmaktayız, ancak başka bakış açılarından, sanki daha aşağı bir bakış noktasında, mesela işçilerin.
FM: Tek bir “Adam” ile ilgilenmektense, daha çok küçük adam ve kadınlarla ilgilenmeyi tercih ediyoruz. Açıkçası o “Adam” ile karşılaşmaya hazır değiliz.
Yazının orjinali için: http://www.blouinartinfo.com/news/story/1414857/newsmakers-italian-artist-couple-eva-and-franco-mattes