A password will be e-mailed to you.

Dylan’ın çatlak sesini severiz… O zaten buna aldırmadığı için, Tempest Bob’ın son albümü olmayacak!

 

Bob Dylan’ın Eylül ayında çıkan 35. albümü Tempest gülü seven dikenine katlanır sözünü kanıtlar nitelikte. Albüm müzik ve sözler açısından son derece başarılı: Dylan ne o kendine özgü acı-tatlı melodileri yaratma ne de her şarkıda adeta bir roman yazma yeteneğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Bu, işin gül tarafı. Diken ise Bob Dylan’ın artık iyice çatlayan sesi. Hızlı ve coşkulu şarkılarda sanatçının sesine adeta katlanmak durumunda kalıyorsunuz. Ama zaten Dylan’ı hiçbir zaman billur sesi için dinlemedik.

Sözlerine bakacak olursak, sanatçının belki de en karanlık ve karamsar şarkılarını içeren Tempest‘da ağırlıklı konular yalnızlık, yabancılık, yaşlanma ve ölüm. Dylan tabii ki söylemek istediğini direkt olarak söylemiyor; melankoliyi her zaman olduğu gibi tatlı melodiler ve kelime oyunlarının ardına gizliyor. Sanatçı albümün en iyi şarkısı olan ve albüme adını veren ve Titanik’in hikayesini anlattığı 14 dakikalık epik Tempest’da adeta şarkının sözlerini değil melodisini ironi unsuru olarak kullanıyor.

Öyle ki, trajediyi bütün çıplaklığıyla sarsıcı bir şekilde anlatırken arkada bestelediği neşeli melodi Titanik batarken güvertede Ragtime çalan orkestrayı anımsatıyor. Albümde sayısı az da olsa vasat şarkılar da yok değil. Willie Dixon’un blues klasiği Hoochie Coochie Man melodisini bire bir ama etkisiz kullanan Early Roman Kings bunlardan biri. Albümde öne çıkan şarkılar: Robert Hunter’ın sözlerini yazdığı swing melodili Duquesne Whistle, Whittier’ın şiirlerinden alıntı yaptığı ağıt Scarlett Town ve Tempest.  Bu arada albümün adı, “acaba bu Shakespeare’in olduğu gibi Bob Dylan’ın son eseri mi olacak?” spekülasyonlarına yol açmıştı, ama neyse ki Dylan bu söylentileri yalanladı.

Not: 4.0/5.0

Daha fazla yazı yok
2024-11-25 01:01:45