A password will be e-mailed to you.

Demokratik Gurme Serkan Güner, kasım ayının kasvetinden kurtulmanın ipuçlarını veriyor…

Kasım ayı, yarı bir depresyona eşit. En azından benim için. Kasımı takvimden silmek elimde olsa, herhalde yaparım diye düşünmedim değil. Devlet başkanlarının, ay isimlerini kendi veya anne adlarıyla değiştirdiği (Saparmurat Türkmenbaşı) ya da 6 yaşındaki oğullarını madalyalı üniformayla askeri geçitlere götürdüğü (Aleksander Lukaşenko) şu dünyada bu da mümkün sanırım. Ama konu bu değil.

Konu, kasımın getirdiği karanlık. Bırakın sıcaklıkların hızla düşüşünü, havanın erkenden kararmasını. Bunların rolleri ufak Kasımın tiyatrosunda. Bir senenin ne de çabuk geçtiği düşüncesi, acaba bu yıl verimli miydim, maddi, manevi neler elde ettim sorusu (modern insanın  bir numaralı şüphesi), asıl kasveti yaratan unsur bana göre. Bu kasvetin üstesinden gelmek için tek çare, kendini tamamen onun kollarına bırakmak. Tavsiyem bu. Bırakın kendinizi. Müzikle mesela. Ne kadar çırpınırsanız çıkmanız o kadar gecikir. Hani dilinizle dudaklarınızı nemlendirirsiniz buz gibi havada, soğuktan patlamamaları için. Birkaç saniye için etkisini gösterir, ama neticede her şeyi daha kötü yapar kurumayı hızlandırarak. İşte kasım kasvetine karşı çırpınmak da buna benzer.
 
Her sene değiştiririm ben playlistimi derinliklere inerken. Bu seneki şöyle:
 
Flume – Bon Iver
Annabel – Goldfrapp   
Unfinished Business – The White Lies
Holocaust – This Mortal Coil
Keep The Streets Empty For Me – Fever Ray
Plus de Liaisons – Tindersticks
The Weight Of The World – Editors
Speechless – Laurie Anderson
The Daily Growl – Lambchop
Alla Serenita – Ennio Morricone
We Own The Sky – M83
Fade Into You – Mazzy Star
Sorrow – The National
Hell Is Around The Corner – Tricky
Tyrant Destroyed – Twin Shadow
 
“Joy Division niye yok bu playlistte? The Smiths, The Cure nasıl olmaz? Peki, The Verve, The XX nerede? Hani su şarkı, hani bu grup?” diye mi hayıflanıyorsunuz? Güzel o zaman. Yazı etkisini gösteriyor.  Alphaville ne demişti “Forever Young”da? “The music’s for the sad men.” İyice bırakın kendinizi. Gerisi kolay.  Çıkışınız çabuk olacaktır.
 
Bu arada, kasım ayına karşı çıktığım bu haçlı seferimde bir güzelliği atlamak istemiyorum: Beta-karoten bombası balkabağı. Verin dilimlediğiniz butternut kabağını (kabuğuyla!) fırına yaklaşık yarım saat, üstüne zeytinyağı, kekik otu gezdirdikten sonra. Atın taşmantar dilimlerini ızgara tavasına birkaç dakikalığına. Mantarın içinde bulunan B5 vitamini keyfinizi, konsantrenizi yükseltmekle kalmaz, canlılığınızı da arttırır. Kabağı, mantarı karıştırın, isterseniz biraz krema ve beyaz şarap ekleyin, ama cevizi sakın ha unutmayın: Yüksek orandaki omega-3 yağ asitleri ruh haline iyi geliyor. Bu muhteşem karışımı tagliatelle ile servis edin (parmigianoyu unutmayın!) ve keyfinize keyif katın. Niye mi? Makarnanın içerdiği kompleks karbonhidratlar seratonin düzeyini yükseltiyor.

Bir bakmışsınız ki kasvetten çıkışınız durdurulacak gibi değil; ilkbahar görünüyor bile… Adriano Celentano’nun “Una festa sui prati”sini çalmanın tam zamanı.
 

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 20:26:59