30 Ocak’a kadar Peker Sanat Evi’nin konuğu olacak, Mustafa Kula’nın “Hiçliğin Kıyısında” adlı sergisi üzerine Serap Emmungil Karamanoğlu’nun kaleme aldığı yazı…
Mustafa Kula, “Hiçliğin Kıyısında” adlı sergisini, bir çöpçünün iş saatlerinde geçirdiği yaşam öyküsünün görselleştirilmesi üzerine kurar. Bu öyküyü “çöp” konulu resimleriyle anlatır. Resimlerinin serüveni, sokakları süpüren zihinsel engelli bir çöpçüye çay ikram etmesiyle başlar. O andan itibaren çöpçünün hareketlerini gözlemlemeye başlayan sanatçı, konuşmaya yanaşmayan çöpçünün simgesi haline gelen süpürge ve küreğin bedenle kurduğu ilişkiyi inceler. Süpürge ve küreğin, kollarıyla birlikte, çöpçünün adeta bir uzvuna dönüştüğünü keşfeder. Ülkemizden bir günlük yaşam gerçeğine de dikkat çekerek, kol işçisinin, düşünmeye fırsat bulamayışını eleştirel bir dille ele alır. Kafanın olmadığı ya da kafayı sadece bir şapkanın temsil ettiği bedende, çöpçünün seri ve kontrollü hareketleriyle, dans edercesine tozu dumana katışını resimleştirir. Resimlerinde, süpürge ve küreği bedene var gücüyle saplayarak çöpçünün duygularını yaşatmayı amaçlar.
Sanatçının, ayrıntılı bir gözlem gücüyle ele aldığı dinamik figürleri ile yaşayan organizmalara dönüşen cansız nesneleri, birbirleriyle gerçeküstü bir ilişki kurarlar. Gerçek dünyadan bağları kopan nesneler resmin mekânında bir araya gelerek anlamlarından uzaklaşırlar. Süpürge artık bir süpürge olmaktan, çöp kovası bir çöp kovası olmaktan çıkar. Güçlü bir imgelem dünyasının ürünleri olan görüntüler iyimser bir atmosferi yansıtır. Figürlerde kullanılan deformasyon, resimde ritmik bir düzen oluşumuna hizmet eder. Renge kıyasla siyah ve beyazın ağırlıklı olarak kullandığı resimlerinde çizgi, leke, doku zenginliği, çok renklilik etkisi yaratır.
Sanatçı, resimlerinde, çöpçünün yaşadıklarını içselleştirerek yansıttığı enerji doluluk, yorgunluk, öfke, mutluluk gibi değişen ruh hallerini, çöpçünün bedeni ve nesnelerle dışa vurur. Ele aldığı kol işçisi, tüketim nesneleri ve geri dönüşüm sembolleri toplumsal, kültürel, ekolojik düzenlere karşı eleştirel bakışını somutlaştırır. Ancak Mustafa Kula, eleştirisini bağırarak yapmaz. Eleştirel bakışını, daha çok yumuşak sözlerle, sessizce ve espriyle sezdirmek ister gibidir. “Süpür 2” adlı resminde, süpürge gövdesini çöpçü bedeninin eteği olarak betimlemesi de bunun en güzel örneklerindendir. Bol kaslı, iri, güçlü erkek kollarına ve bacağına karşıtlık oluşturan efil efil uçuşan etek, bizi çöpçünün işinin ağırlığını düşünmekten alıkoyar. Artık, kendimizi, bir çöpçünün, işinin gerektirdiği figürleri dans figürüne dönüştürdüğü bir Hollywood müzikalinde gibi hissederiz. Çizgileri ve fırçasının akıcılığıyla, bir dans pistine dönüşen mekânda müziği duyar gibi olur, dansa eşlik etmek isteriz. “Hiçliğin Kıyısında” duran bir bireyin kendini sanatın dokunuşuyla var edişini izleriz.