Konuk yazarımız Derya Ertaş ile birlikte Arda Karaböcek ve Burak Kaplan, 2014 yılının en iyi 10 yabancı dizisini sanatatak okurları için seçti.
1. Game of Thrones
Dördüncü sezonunun ilk birkaç bölümü ortalama geçmesine rağmen devam eden bölümlerde seviyeyi artıran Game of Thrones, ilk sezonundan sonra belki de en iyi sezonunu bu sene geçirdi. Büyük bir savaş izledik, Tyrion’un davasını izledik, benzerini bir daha izleyip izleyemeyeceğimiz şüpheli olan bir düello izledik ve en önemlisi tüm sarayda yankılanan Arya’nın gülüşünü dinledik. Game of Thrones yedinci sezona kadar onay almış durumda ve dizi bitene kadar bu listede kendine yer bulacağı kesin; fakat bir daha bu kadar iyi bir sezon geçirip geçirmeyeceği meçhul.
Arda Karaböcek
2. True Detective
HBO’nun bu seneki ağır topuydu True Detective. Sinema perdesinden transfer ettiği oyuncuları ve yönetmeniyle adeta televizyon ekranında sinema filmi izleme keyfi vermeye çalışıyordu. Zaman atlamalı kurgusu, sınırları zorlayan sinematografisi (yayınlandıktan sonra herkesin günlerce konuştuğu o meşhur plan sekansı hatırlayın) ve hikayenin ortasına yerleştirdiği karanlık mı karanlık Amerikan mitiyle izleyen herkesi kısa sürede büyülemeyi başardı. Aslen roman yazarı olan dizinin yaratıcısı Nic Pizzolatto’nun haddinden fazla konuşan senaryosunu saymazsak sezonun kesinlikle en iyi projelerinden biri vardı karşımızda.
Burak Kaplan
3. Hannibal
Hannibal, başarılı bir ilk sezonun ardından ikinci sezonuyla bu sene karşımıza çıktı. Açıkçası benim şüphelerim vardı. Güçlü bir ilk sezonu, iyi bir sezonla takip etseler dahi eleştiri alacaklardı; fakat neredeyse ilk sezon kadar güçlü bir sezon izletmeyi başardılar. Cinayetler orijinalliğinden hiç birşey kaybetmemişti ve mantık hataları hala görselliğin etkileyiciliğinin yanında fark edilmiyordu. Sezon finali ise başlı başına bir film gibiydi. Üçüncü sezonu izlemektense ikinci sezonda Hannibal’ın bitmesini tercih ederdim, bakalım beni bir kez daha yanıltabilecekler mi?
Arda Karaböcek
4. The Knick
Televizyon ekranlarında şimdiye dek pek çok medikal drama izledik. ER, House M.D., Grey’s Anatomy… Hepsi bir dönem ilgiyle izlediğimiz dizilerdi. Fakat herhalde bugüne dek The Knick gibi bir medikal drama hiç izlemedik. Steven Soderbergh’in bütün bir sezonunu yönettiği dizi, Cliff Martinez’in müzikleri, Clive Owen’ın oyunculuğu ve harikulade set ve kostüm tasarımlarıyla sezonun en aykırı televizyon işiydi. Bugüne kadar izlediğiniz ameliyat sahnelerinin rahatsız edici olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bir de The Knick’in ameliyat sahnelerini izlemeyi deneyin. 1900 yılında kasaplığın nerede bitip, tıbbın nerede başladığını birbirine karıştırabilirsiniz.
Burak Kaplan
5. House of Cards
Elinde bir sezonluk hikayesi olan House of Cards, ikinci sezonu çekerek risk aldığı yetmiyormuş gibi daha ilk bölümden dizinin ana karakterlerinden birini öldürerek farklı bir maceraya kendini atıyordu. Belki de en iyi ikinci sezon başlangıcına sahip dizi olmasına rağmen House of Cards, mantık hataları ve karmaşık hikayesinden dolayı birçok eleştiri aldı. Sezonun tüm bölümlerinin aynı anda yayınlanmasının eleştirileri hafiflettiğini ve bu yüzden Netflix’in şanslı olduğunu söyleyenler bile oldu. Bu eleştirilerin temelinin ilk sezonunun yarattığı yüksek beklenti olduğunu düşünüyorum. Oyunculuklar bu sezon da harikaydı, hikaye akışı karmaşık olsa da cemaat-hükümet gerilimine benzerlik ilgi çekiciydi ve uzun lafın kısası House of Cards performansını düşürmesine rağmen geçtiğimiz senenin en iyi dizilerinden birisiydi.
Arda Karaböcek
6. Mad Men
7 yıl boyunca yayınlanmasına rağmen, ilk günkü kalitesini bozmayan kaç tane dizi sayabiliriz ki? AMC, her ne kadar son sezonunu ikiye bölüp yayınlama kararı verip, bizi bütün bir sezonu tek bir seferde izlemekten mahrum bıraksa da izlediğimiz yarım sezonla bile bu senenin en iyileri listesine girmeyi başardı Mad Men. Draper’in ‘düşüş’ hikayesi artık ilginizi çekmiyor olsa bile, bu son sezonu sadece 60’lardan 70’lere geçiş hikayesi için bile izleyebilirsiniz. Sürekli ismi değiştiği için artık takip etmekte zorlandığımız ‘meşhur’ reklam ajansımızın bir bilgisayarı bile oluyor hem! Reklamcılık değişiyor, dünya değişiyor ama bakalım Don Draper değişiyor mu?
Burak Kaplan
7. Silicon Valley
The Big Bang Theory’nin başarısının ardından yıllar geçmesine rağmen aynı kitleye hitap etmeyi deneyen ilk dizi Sillicon Valley oldu. Sillicon Valley’nin farklılığı ise bir konu üzerinden ilerlemesi ve yarattığı karakterlerin daha üç boyutlu karakterler olması diyebiliriz. Dizinin ‘iyi’ adamlarından biri olan Peter Gregory, şu anda dizi dünyasının en karizma anti-kahramanlarından biri. T.J. Miller’ın canlandırdığı Erlich ise bu dizi bittikten sonra kendisine özel diziye sahip olabilecek kadar özgün ve komik bir karakter. Kısaca iyi yazılmış, üzerine düşünülmüş bir yapım Silicon Valley. İkinci sezonu gelse de izlesek.
Arda Karaböcek
8. Halt and Catch Fire
Henüz dizi yayınlanırken, yabancı basından biri çıkıp Halt and Catch Fire için söyle bir yakıştırma yapmıştı: “Şu an TV’de yayınlanan ve muhtemelen sizin izlemediğiniz en iyi dizi.” Bu sözleri söyleyen arkadaşa katılmamak pek de elde değil. Çünkü her ne kadar Halt and Catch Fire ekranlarda çok az kişi tarafından izleniyor olsa da geçtiğimiz senenin en kaliteli işlerinden biriydi. Bilmiyorum, belki 80’lerin bilgisayar dünyasını izlemek ve bugün kullandığımız pek çok teknolojinin üretim hikayesine göz gezdirmek sadece benim gibi 80’lerde çocuk olan bir jenerasyonun ilgisini çekiyordur. Öyle ya da böyle Halt and Catch Fire’ın alnının teriyle kazandığı yeni sezon onayı sayesinde en azından bir sene daha izleyebileceğiz bu diziyi. Bakalım 1984’te neler olacak?
Burak Kaplan
9. The Americans
“Komşunu sev, ülkeni koru” sloganından muzdarip Jennings ailesi, her ne kadar banliyöde yaşayan sıradan bir aile gibi görünse de aslında aile fertleri Sovyetler için çalışan KGB ajanlarıdır. Görev aşkına zorla evlendirilen ve hatta iki çocukları olan çiftin, yeni komşularının FBI ajanı çıkması ise işlerini iyice zorlaştıracaktır. 2013’te başlayan dizi, politik olayların paralelinde Jennings çiftinin iş ortağından gerçek bir aileye dönüşümünü ve hayatlarını sorgulamasını anlatıyor. Zaten dizinin yaratıcıları da “Sovyet movyet hikaye, asıl konu evlilik” diye konuyu özetliyor. Dizi, sadece bu iki profesyonel KGB ajanının görevleri için kılıktan kılığa girmesini görebilmek için bile izlenebilir. Farklı peruklarla bambaşka karakterlere bürünen Matthew Rhys’ın ise hala bir Emmy ya da Altın Küre adaylığının olmaması ise dikkat çekici.
Derya Ertaş
10. Rick and Morty
Aslında animasyon dizi hakkımı Archer’dan yana kullanmam gerekirdi ama çok takipçisi olmadığını bildiğim Rick and Morty’i tanıtmanın daha önemli olduğuna kanaat getirdim. Community’nin yaratıcısı Dan Harmon’ın oluşturduğu Rick and Morty, Futurama severlerin özlemini bir nebze azaltabilecek bir yapım. Oldukça zeki bir bilim adamı ve pek de zeki olmayan torununu konu alan dizi, orijinal fikirler izlerken gülmek isteyenlere hitap ediyor.
Arda Karaböcek
Mahalle Baskısı
Fargo
Muhtemelen pek çok hayranı kızdıracağız ama üzgünüz ki ünlü sinema filmlerini diziye uyarlama furyasının aslında çok da iyi olmayan bir örneğiydi Fargo. Bütün bir Breaking Bad serisinin ana karakteri Walter White’a beş sezonda (toplam 62 bölüm) ince ince işleyerek yaşattığı karakter değişimini, ana karakteri Lester Nygaard’ın kulağına fısıldayan şeytanımsı bir karakter yerleştirerek tek bölümde çözmeye girişecek kadar kolaycıydı Fargo. Dizinin en iyi yanı; Coen Kardeşler’in 1996 yapımı orijinal filmlerinin ne kadar da kusursuz bir iş olduğunu bize hatırlatmasıydı. Diziyi yine de cesaretinden ötürü takdir etmek lazım tabi. “Coen’ler çekmiş, biz daha üzerine ne söyleyeceğiz ki” dememiş adamlar.
Burak Kaplan