Dünya Kupası heyacanının sardığı şu günlerde, ünlü Marksist düşünür Terry Eagleton’ın 2010 Dünya Kupası sırasında The Guardian’a yazdığı yazısını Ezgi Altun’un çevirisiyle ve Murat Tosyalı’nın futbol serisi resimleriyle yayınlıyoruz.
Dünya Kupası herhangi bir radikal değişim için başka bir başarısızlık.
Kitlelerin afyonu, artık futboldur.
Eğer Cameron hükümeti radikal değişimler arayanlar için kötü haberse, Dünya Kupası daha da beter. Koalisyon öldükten çok sonra böylesi bir değişimi nasıl durdurduğumuzu hatırlatıyor bize. Eğer her sağ kanat beyin takımı halkın dikkatini siyasi adaletsizlik üzerinden çekmek için bir şema bulsa ve ağır işçilikle geçen ömürlerini dengelemeye çalışsaydı, her durumda çözüm aynı olurdu: Futbol. Kapitalizmin sorunlarını çözmek için bar sosyalizminden daha iyi bir yol hayal edilemezdi. Bunların mücadelesi içinde, futbol birkaç ışık yılı uzakta.
Futbol kolektif bir hezeyan sağlarken, modern toplumlar kadınların ve erkeklerin dayanışma deneyimini reddediyor. Çoğu arama tamircisi ya da satış danışmanı yüksek kültür tarafından dışlandığını hissediyor. Ancak haftada bir kere dahi kelimesinin sadece aldatıcı durmayacağı adamların yüce sanatçılığının görüntüsüne şahit olabiliyor.
Bir caz grubu ya da drama şirketi gibi, futbol göz kamaştırıcı bireysel yeteneği alıp kendisini düşünmediği bir ekip işi ile harmanlıyor, böylece sosyologların uzun süredir acı çektiği bir sorunu çözüyor. İşbirliği ve rekabet kurnazca dengeleniyor.
Körü körüne sadakat ve her iki taraf içinde ölümcül olan rekabet, bazı çok güçlü evrimsel içgüdülerimizi sevindiriyor.
Oyun aynı zamanda cazibeyi sıradanlık ile ince bir oranda karıştırıyor: oyunculara kahraman gibi tapılıyor ama bunun tek sebebi, onların kolayca siz olabilecek alter egolar olması. Sadece Tanrı samimiyet ve ötekiliği böyle birleştirebilir ve onun da ünlülük alanındaki yeri diğer bölünemez olan tarafından ele geçirildi, José Mourinho. Tören ve sembolizmden soyulmuş bir sosyal düzende, futbol, Rimbaud’un sinematik bir diktatör olduğunu düşünenlerin estetik hayatlarını zenginleştirmek için adım atıyor.
Spor bir gösteri meselesidir fakat renk birliğinden farklı olarak, seyircilerini yoğun katılıma davet eden bir tanedir.
Mesleklerinin hiçbir entellektüel talebinin olmadığı kadın ve erkekler, oyunun tarihini hatırlamada ya da bireysel yetenek ayırt etmede şaşırtıcı bir alimlik gösterebilirler. Antik Yunan’a layık öğrenilmiş tartışmalar statları ve barları doldurur. Bertolt Brecht’in tiyatrosu gibi, oyun sıradan insanları uzmanlara dönüştürür. Bu gelenekselin canlı hissi ile 10 dakika önce gerçekleşen her şeyin antik sayıldığı postmodern kültürün tarihi amnezisi zıtlık oluşturur. Oyuncuların bir güreşçinin kuvveti ile bir balerinin zarafetini birleştirdiği için makul bir cinsiyet-bükme noktası da vardır.
Futbol takipçilerine güzellik, drama, çelişki, komünyon, karnaval ve trajedinin sıradışı noktasını verir, Afrika’ya seyahat edip kalıcı olarak bacaksız dönme şansından bahsetmiyorum bile. Bazı sade dini inançlar gibi, oyun ne giydiğinizi, kiminle arkadaş olduğunuzu, hangi marşları söylediğinizi ve hangi üstün gerçeğin tapınağına taptığınızı belirler.
Televizyon ile beraber, siyasi ustalarımızın asırlık ikileminin yüce cevabı olurlar: çalışmadıkları zamanlarda onlarla ne yapmalıyız?
Yüzyıllar boyu, Avrupa boyunca popüler olan bu karnaval, sıradan insanların yıkıcı duygularına – dini imajları kirleten, lordlar ve efendileri ile dalga geçen- güvenli bir kapakçık sağlarken, sınıfsız bir toplumun ilk tadını veren, gerçekten anarşist bir mesele olabilir.
Futbol ile, öte yandan, takipçilerin, klüpleri üzerinden kazanan şişman şirket kedilerine karşı isyan ettikleri öfkeli bir popülizm patlak verebilir, ama çoğunlukla bugünlerde futbol kitlelerin afyonudur, kokain çektiklerinden bahsetmiyorum zaten.
İkonları, kusursuz Tory, körü körüne konformist Beckham.
Kızıllar artık Bolşevikler değiller.
Siyasi değişim konusunda ciddi olan kimse, oyunun feshedilmesi gerektiği gerçeğinden kaçınamaz. Bunu deneyen her siyasi ekibin, Oprah Winfrey’den devralan BP baş yöneticisi kadar bir güç şansı olur.